KAYIP ARANMIYOR 2
Gözyaşları şelaleyi kıskandırıyordu. Gözü zamanla hayrata döndü. Elindeki broşür onu evinden alıp ta on sene öncesine götürdü. O anları dün gibi hatırlıyordu. Eyüp'te bir lokantada çalışıyordu. Üçü çat pat olmak üzere tam dört dil biliyordu. Bekar ve ailenin tek çocuğuydu. Yaşı kemale ermesine rağmen kendine evlenilecek bir kız bulamamıştı. Annesinin 'Ben sana güzel bir kız bulurum oğlum' ısrarlarına rağmen bu teklifi geri çevirdi. Hayatında hiçbir başarısı yoktu. Kendisine önemli birisiymiş gibi davranmaktan çoktan vazgeçmişti. Eline geçirdiği birçok kitabı okumuş zamanla kitaba olan aşkı da bitmişti. Oturduğu ev ; bir oda bir salondu. Evin içi üç tarafı çöplerle çevrili bir adacığa dönmüştü. Yatağına ulaşmak için cambaz gibi parmağının ucunu çok iyi kullanması gerekiyordu. Ne zaman çöpler yatağının karasularına girmeye başlarsa o zaman temizliğe başlıyordu. İşe gitmediği bir gün kendisine ilginç bir numaradan gelen aramayla yerinden biraz kıpırdadı. Teli açtı, kendisine İngilizce söylenen cümlelere göre; yakında İstanbul'a bir göktaşının düşeceğini verilen koordinatlardaki insanların, hemen orayı terk etmesi resmi bir İngilizce ile açıklamıştı kendisini NASAda çalışan bir mühendis olarak tanıtan adam. Belki de aradığı fırsat eline geçmişti. Hayatında ilk defa kendisini önemli birisi hissetmişti. Elbette aklına birilerinin taşşak geçtiği fikri gelmedi değil ancak bu kadar önemli hissetmesi o fikri çoktan unutturmuştu. Varlığı belli olmayan eski bilgisayarını açıp wifiden komşusunun netine bağlandı. Şifre: 1234 Şifreyi bulmak için çok zaman kaybetmişti. Verilen koordinatlar yaşadığı semti gösteriyordu. Hemen toparlandı iki sokak aşağıda oturan ailesine yanına gitti. Kapıyı açan annesine ' Hadi Naime toparlan göktaşı düşüyor gitmemiz lazım' dedikten sonra annesi bastı kahkahayı. 'Oğlum taş düşürmek için beni niye götürüyorsun tuvaleti temizleyeceğim gir içeri baban birazdan gelir' dedikten sonra arkasını dönüp gitmişti. Meramını annesine anlatamamıştı. En iyisi bir devlet merkezine gidip her şeyi anlatmaktı. Fatih Emniyet Müdürlüğüne doğru yola koyuldu. Vardığında önemli bir iş içindi diyerek sırayı geçmek isterken sıradaki insanlar birden 300 Spartalı gibi bir savunma oluşturdular. Aralarında hafif göbekli kaşları tek sıra halini almış kırk yaşlarında bir adam ' Ulan bizimde işimiz acil ' diyerek çıkıştı. ' Göktaşı düşecek abi hemen amire söylemen lazım ' dedikten sonra sıradaki insanlar bir kahkaha efekti misali gülmeye başladılar. Aralarında bakkal işleticisi gibi görünen, göbeği yakında bağımsızlığını ilan edecek olan bir adam 'Bizim orada da fırtına kopacakmış' diyerek taşşağın en alasını geçmişti belki. Bu kadar önemli bir şeyde bu kadar önemsiz görülmesi hayatının özetiydi. Otobüse binip işyerine gitti. Bu olayları iş arkadaşlarına anlattıktan sonra kahkaha tufanı onları da sarmıştı. Meğer iş arkadaşları bu hikayeyi yutturmak için teşkilat kurmuşlar. Bir İngiliz adam bulup aratmışlar her şey gerçekçi olsun diye. Ondan sonra dibi vurmuş önemsizliğini de alıp oraları terk etti. Karton toplama işi hep aklında vardı. Şimdi dersiniz ulan karton toplama işi kimin aklında olur ki diye ama bu adamın harbiden vardı. Saçma bir hikayeyi bu kadar uzatmamı da anlayamayacaksın belki bu olayın yaşanması da mantıklı değil. Neyse broşürdeki numarayı bir daha aramak için telefon kulübesine doğru gitti. Tel çalmaya başladı. Tel açıldı. Garip bir ses 'Alo' dedi ve cevap gecikmedi 'Alo Naıme' dediği anda telefonun karşısındaki bastı kahkahayı ve ardından ' Ulan sesim erkek nasıl Naime dersin ' diye kahkahaya kaldığı yerden devam ederek küfür edip telefonu kapattı. Sonra birden hikaye kahramanımız kahkaha atmaya başladı. Bir kahkaha ki durmak bilmedi ve kahkahası hiç durmadı. Bu hikaye Bakırköy deliler hastanesinde biter. Hastaneye gittiğiniz zaman küçük bir kulübe göreceksiniz, oradaki bankta sürekli kahkaha atan bir adam görürseniz şaşırmayın.
NOT: Belki kahramanımız bu hikayeye başrol olacak kadar önemli biri olduğunu bilseydi bu kadar dibe vurmayacaktı. Belki dibe vurmasaydı bu hikayeye başrol olmayacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder