Her hayvan kendi yuvasını yaparken büyük
bir ustalık sergiler. Özellikle kuş türleri verilebilecek en güzel örnekleri
sergilemişlerdir. İnsanoğlunu adeta kıskandırır. Marangoz utanır kendinden,
mimar işi bırakır bana da yazmak düşer. Ancak bu savımı ters tepen örnekler de
vardır. Kaya Kartalı bir ağaca yuva yapmak için kimi zaman bir sürü dal
parçasını üst üste yığar, sonra da bu yığına her yıl yeni dal yığınları ekler.
Öyle ki bu yığıntı günün birinde kendi ağırlığından yıkılıp gider. ' Her
temelsiz yapı bir gün yıkılmaya mahkûmdur ' cümlesinin büyük destekçisi
olmuştur Kaya Kartalı. Yaptığı yuvası alelacele de olsa yuvasına sadık bir
kuştur. Ayrıca doğadaki tek eşli nadir hayvanlardandır. Yuvasına atamadığı
temeli eşine atar ve bir ömür beraber sürdürürler. Sadıklık konusundan
bahsetmişken Angut Kuşuna değinmezsek ayıp olur bu kuş türüne. Argoda
devamlı olarak kullanılan ' kaba, saba ' anlamındaki angut aslında müthiş
sadakatin tanımıdır bu kuş türü. Bu kuş eşi ölünceye kadar dibinden ayrılmaz.
Aşkı eşi öldükten sonra da devam eder ve yasını bir ömür tutar. Bir daha eli
bir başka kızın eline değmez Angut'un. Yuva yeni doğan varlığın bir çeşit
örtüsüdür. Yuva için yazılması gereken çok şey vardır. Yazılmıştır da. Kitaplara,
filmlere, dizilere konu olmuş bir başka kuş olan Çalıkuşunun yuvası
ise bir harikadır. İnce ince işlenmiştir. Çalıkuşu yuvasını yusyuvarlak
bir top biçimi verir. Bu yuvanın altına, içeri su girmemesi için küçük bir
delik açar. Bu deliği genellikle bir dal parçası örter. Bu kuş yuvaya nasıl giriyor?
Yemin ediyorum bilim konusu. Öte yandan Kırlangıç yuvasını tükürük ve çamurdan
yapıldığı söylenir.
Yuvaları kadar
hayat şekilleri de önemlidir kuşların. Bazen kendimizden örnekler görürüz
onlarda. Benim ilgimi çeken Guguk kuşları oldu. Söylendiğine göre Guguk Kuşu
kuluçkaya yatan anne kuşun uzaklaşmasını gözler, sonra da kendi yumurtasını
bırakacağı yuvadaki yumurtalardan birini kırarmış. İki yumurta bırakacaksa iki
yumurta kırarmış. Bir çeşit üvey evlat gibi. Aslında Guguk Kuşu kendi tembelliğinin
katiliymiş. Buradan yola çıkarak size öğüt falan vermeyeceğim ama insanoğlunu
kendi çıkarı için yapmayacağı şey yoktur. Artık son dönemler meşru hala gelmeye
başladı. Guguk kuşlarının diğer dikkat çeken özellikleri ise yaşlıları ve
gençleri aynı ülkeye göç etmezlermiş. Bir çeşit kuşak çatışması diyebiliriz.
Kanı kaynayan gençler daha heyecanlı kentlere göç ederlermiş. Yaşlılar ise
tipik emekli düşüncesi ile huzur için daha kasabavari kentleri tercih edermiş.
Guguk Kuşu pek görünmeyi sevmezler. Saklambaç oyununu iyi oynarlar. Bir başka
saklanma ustası ise İbibiktir. ‘Saklanmayı Guguk Kuşundan öğrenecek değiliz.
Biz saklanmayı daha iyi biliriz ‘ der gibi saklanırlar. İbibiğin yaşayan tüm
canlıların bakışlarından kendini tamamen saklayabileceği ileri sürülür. Öyle ki
Ortaçağ’ın sonunda hala İbibiğin yuvasında çeşitli renkler taşıyan bir ot
bulunduğuna, insanların bu otu üzerlerinde taşıdığında görünmez hale
geldiklerine inanırlardı.
Son olarak
yeryüzünün en çirkin kuş türü olan tavuktan, tavuğun ortaya çıkış hikâyesinden
söz edeceğim. Firavun Tutmosis, kendisine Nil deltasından Fırat kıyılarına
kadar nam ve kudret kazandıran parlak seferlerin birini daha tamamlayıp
Suriye’den geri döndü. Mağlup ettiği kralın bedeni, adet olduğu üzere amiral
gemisinden baş aşağı asılmıştı ve donanma gemilerinin tamamı ganimetler ve
armağanlarla ağzına kadar doluydu. Armağanlar arasında daha önce hiç görülmemiş,
şişman ve çirkin bir kuş da vardı. Onu veren kişi bu gösterişsiz armağanı
takdim ederken zorlanmıştı: -Evet, evet- demişti yere bakarak-. Bu kuş güzel
değil. Şakımayı da bilmez. Kısa bir gagası, aptalca bir ibiği ve salakça bakan
gözleri vardır. Ve zavallı tüylerden oluşan kanatları uçmayı unutmuştur. Sonra
tükürüğünü yuttu ve devam etti : - Ama her gün bir yavru verir. – Ve içinde yedi
tane yumurta olan bir kutuyu açtı: - Geçtiğimiz hafta doğurduğu yavruları işte
burada.- Yumurtalar kaynayan suyun içine atıldı. Kabukları soyulup üzerlerine
biraz tuz serpildikten sonra onların tadına bizzat Firavun baktı. Kuş dönüş
yolculuğunu onun kamarasında ve onun hemen yanı başında yaptı. Her hayvanın özel
bir hikâyesi vardır her insanın da.
Alıntılar:
Aynalar / Eduardo Galeano
Mekânın Poetikası / Gaston Bachelard
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder