2 Mart 2014 Pazar


                                                           Kanatlıgiller

                Her hayvan kendi yuvasını yaparken büyük bir ustalık sergiler. Özellikle kuş türleri verilebilecek en güzel örnekleri sergilemişlerdir. İnsanoğlunu adeta kıskandırır. Marangoz utanır kendinden, mimar işi bırakır bana da yazmak düşer. Ancak bu savımı ters tepen örnekler de vardır. Kaya Kartalı bir ağaca yuva yapmak için kimi zaman bir sürü dal parçasını üst üste yığar, sonra da bu yığına her yıl yeni dal yığınları ekler. Öyle ki bu yığıntı günün birinde kendi ağırlığından yıkılıp gider. ' Her temelsiz yapı bir gün yıkılmaya mahkûmdur ' cümlesinin büyük destekçisi olmuştur Kaya Kartalı. Yaptığı yuvası alelacele de olsa yuvasına sadık bir kuştur. Ayrıca doğadaki tek eşli nadir hayvanlardandır. Yuvasına atamadığı temeli eşine atar ve bir ömür beraber sürdürürler. Sadıklık konusundan bahsetmişken Angut Kuşuna değinmezsek ayıp olur bu kuş türüne. Argoda devamlı olarak kullanılan  ' kaba, saba ' anlamındaki angut aslında müthiş sadakatin tanımıdır bu kuş türü. Bu kuş eşi ölünceye kadar dibinden ayrılmaz. Aşkı eşi öldükten sonra da devam eder ve yasını bir ömür tutar. Bir daha eli bir başka kızın eline değmez Angut'un. Yuva yeni doğan varlığın bir çeşit örtüsüdür. Yuva için yazılması gereken çok şey vardır. Yazılmıştır da. Kitaplara, filmlere, dizilere  konu olmuş bir başka kuş olan Çalıkuşunun  yuvası ise bir harikadır. İnce ince işlenmiştir. Çalıkuşu yuvasını  yusyuvarlak bir top biçimi verir. Bu yuvanın altına, içeri su girmemesi için küçük bir delik açar. Bu deliği genellikle bir dal parçası örter. Bu kuş yuvaya nasıl giriyor? Yemin ediyorum bilim konusu. Öte yandan Kırlangıç yuvasını tükürük ve çamurdan yapıldığı söylenir.
           Yuvaları kadar hayat şekilleri de önemlidir kuşların. Bazen kendimizden örnekler görürüz onlarda. Benim ilgimi çeken Guguk kuşları oldu. Söylendiğine göre Guguk Kuşu kuluçkaya yatan anne kuşun uzaklaşmasını gözler, sonra da kendi yumurtasını bırakacağı yuvadaki yumurtalardan birini kırarmış. İki yumurta bırakacaksa iki yumurta kırarmış. Bir çeşit üvey evlat gibi. Aslında Guguk Kuşu kendi tembelliğinin katiliymiş. Buradan yola çıkarak size öğüt falan vermeyeceğim ama insanoğlunu kendi çıkarı için yapmayacağı şey yoktur. Artık son dönemler meşru hala gelmeye başladı. Guguk kuşlarının diğer dikkat çeken özellikleri ise yaşlıları ve gençleri aynı ülkeye göç etmezlermiş. Bir çeşit kuşak çatışması diyebiliriz. Kanı kaynayan gençler daha heyecanlı kentlere göç ederlermiş. Yaşlılar ise tipik emekli düşüncesi ile huzur için daha kasabavari kentleri tercih edermiş. Guguk Kuşu pek görünmeyi sevmezler. Saklambaç oyununu iyi oynarlar. Bir başka saklanma ustası ise İbibiktir. ‘Saklanmayı Guguk Kuşundan öğrenecek değiliz. Biz saklanmayı daha iyi biliriz ‘ der gibi saklanırlar. İbibiğin yaşayan tüm canlıların bakışlarından kendini tamamen saklayabileceği ileri sürülür. Öyle ki Ortaçağ’ın sonunda hala İbibiğin yuvasında çeşitli renkler taşıyan bir ot bulunduğuna, insanların bu otu üzerlerinde taşıdığında görünmez hale geldiklerine inanırlardı.
          Son olarak yeryüzünün en çirkin kuş türü olan tavuktan, tavuğun ortaya çıkış hikâyesinden söz edeceğim. Firavun Tutmosis, kendisine Nil deltasından Fırat kıyılarına kadar nam ve kudret kazandıran parlak seferlerin birini daha tamamlayıp Suriye’den geri döndü. Mağlup ettiği kralın bedeni, adet olduğu üzere amiral gemisinden baş aşağı asılmıştı ve donanma gemilerinin tamamı ganimetler ve armağanlarla ağzına kadar doluydu. Armağanlar arasında daha önce hiç görülmemiş, şişman ve çirkin bir kuş da vardı. Onu veren kişi bu gösterişsiz armağanı takdim ederken zorlanmıştı: -Evet, evet- demişti yere bakarak-. Bu kuş güzel değil. Şakımayı da bilmez. Kısa bir gagası, aptalca bir ibiği ve salakça bakan gözleri vardır. Ve zavallı tüylerden oluşan kanatları uçmayı unutmuştur. Sonra tükürüğünü yuttu ve devam etti : - Ama her gün bir yavru verir. – Ve içinde yedi tane yumurta olan bir kutuyu açtı: - Geçtiğimiz hafta doğurduğu yavruları işte burada.- Yumurtalar kaynayan suyun içine atıldı. Kabukları soyulup üzerlerine biraz tuz serpildikten sonra onların tadına bizzat Firavun baktı. Kuş dönüş yolculuğunu onun kamarasında ve onun hemen yanı başında yaptı. Her hayvanın özel bir hikâyesi vardır her insanın da.





                                                        Alıntılar:    
                                                                        Aynalar / Eduardo Galeano
                                                                       Mekânın Poetikası  / Gaston Bachelard
            
 
           


           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder