Emekli Tetikçi 2
Silahı eline aldığında, işi niye bıraktığını sorgular buldu kendini. Çantadaki belgelere bir göz gezdirdi. Cuma Eken denen adam; ülkeyi elinde çeviren, hani o derin devlet meselesinin Türkiye'deki şubesiymiş. Adamın bilgilerinde; korumalarla bir dünya yarattığı, bir gün; korumasız gezdiği zamanda, kendini çıplak hissettiği söylenirmiş. Bu garip efsane işini zorlaştırmıştı. Elbette kendince haklı bir durumdu. Adam; ülkede en çok öldürülmek istenen listesinde, baş köşeyi kapmıştı. Ancak verilen bilgilerde her perşembe Vegas Otel'ine girdiği, en büyük zaafın bu olduğu söyleniyordu. Otelin koordinatlarını aldıktan sonra İstanbul semalarına yola koyuldu. İstanbul hakkında romanlar, denemeler, şiirler, makaleler ve daha birçok şey yazılmıştı. O ise İstanbul'u tek kelime ile anlatırdı; piç... Bu garip tanım birçok şeyi açıklıyordu. Ona göre İstanbul'u tanımlamak kendini tanımlamaktı. Ve kendini tanımlayacağı tek kelime piçti. Birkaç saat yolculuk sonunda İstanbul'daki evine varmış, istirahat keyfine bir pizza söyleyerek taçlandırmıştı. Birden telefon titremeye başladı. ''Alo'', ''Bilmem tanıdın mı?'', ''Hayır', ''O kadar hukukumuz var, sol kolunla konuşmak ister misin?'', ''Bir sesini duysam iyi olur.'' (Telefonda alkış sesleri gelir) ''Çok işe yarıyor kolun'', ''Nasıl çok işe yarıyor'', ''Sırtım kaşındığında; kör noktalara senin kolunla ulaşabiliyorum.'' Telefonu kapatır; sinirle. Telefon bir daha çalar. ''Kardeşim dalganı geçtin daha ne arıyorsun'', ''Bir daha telefonu kapatırsan sol kolunun işaret parmağıyla burnumu kaşırım. Kuralları ben koyarım lan!'', ''Anlaşıldı. Ne söyleyeceksen söyle fazla uzatma'', ''Bir günün var ona göre elini çabuk tut,'' diyerek telefonu kapadı. Vegas Otel'in çevresinde gezindi, pusuya yatacak yer aradı. Tam karşısında Boston Oteli; onun için bulunmaz bir fırsattı. Her yer yabancı isim, İstanbul kendine yabancı... (kamuspotu) Hemen otele girip Cuma Eken'in odasının tam karşısına yerleşti. Gariptir hemen buldu, ayarladı. Verilen bilgilerde saat 7 civarı otele giriş yapıyormuş. Neredeyse gelmek üzereydi Cuma Eken. Tek eliyle çantadan yavrusunu çıkarıp pencere kenarına yerleşti. Birkaç türküden sonra ışığın yandığını gördü ve doğruldu. Hedefi ellili yaşlarında, saçlarını üçte ikisine aklar düşmüş, rahat bir yaşam yaşadığı için yüzündeki kırışıklar onu daha genç gösteriyordu. Terlemeye başladı; bu anı ilk işinde yaşamıştı. Terini silmek için sol elini cebine attı. Çıkardığı mendil ile bir güzel sildi her yerini. (Dikkat; bu adamın sol eli yoktur, bahsedilen sağ elidir. El alışkanlığıdır. Tekrar ediyorum bahsedilen sağ koludur.) Yarım saattir niye öldürmediğini düşünüyordu. Eli titriyordu. Bunca tecrübe; ayağına dolanmıştı, bir işe yaramamıştı. Cuma Eken üstünü çıkarmaya başladı; müzik eşliğinde. Sadece donu kalmıştı. Adamı böyle öldürmek kendi profesyonelliğine yakışmayacağı için beklemeye koyuldu. İçeriye seksi mi seksi bir kadın girdi. Uzunca seviştiler, hem de çok uzun. Bu adam bu enerjiyi nereden alıyordu. Bu yaşlarda bu enerji tebrik edilmesi gerekiyordu. Bu tebriği adam seviştikten hemen sonra öldürerek göstermek istiyordu. Kulağa hoş geliyordu; ''Ölmeden Önceki Son Sevişme'' Sevişme bitmişti. Adam cama doğru yaklaştı. Vurulabilecek en iyi zamandı. Ateş etti. Sarsıldı.
-Oğlum kalk yatağına yat hadi!
-Öldürdümmm
-Kalk annem ne öldürmesi ne kabusu görüyorsun.
- Anne sol kolum yokk!
-Nasıl yok oğlum, ahanda burada, üzerine yatmışsın uyuşmuş o, biraz sıvazlıyam bir şeyin kalmaz.